Adım Patent

adım patent faydalı model hizmeti banner

Tarihsel sürece baktığımızda, ülkelerin sınai mülkiyet haklarını korumak için üretime dayalı sınai mülkiyet hakları (imtiyazlar) ve ürüne dayalı sınai mülkiyet hakları (patent) olmak üzere iki farklı sistem kullandıklarını görürüz. İmtiyazlı üretime dayalı sınai mülkiyet ile sanayileşmelerini tamamlayan ülkeler zamanla üretime dayalı sınai mülkiyete yani patent sistemine geçiş yapmışlardır.

Patentin bir hukuk dalı haline gelmesinin geçmişi de çok eski değildir. Gerçi yine de hak olarak patentin korunması uygulamasına Roma İmparatorluğu döneminde bile rastlayabiliriz. Örneğin Roma İmparatoru Konstantin, 337 yılında araba imalatçıları, mühendisler ve çilingirler gibi belli sektörlerdeki zanaatkârları tüm sosyal hizmetlerden muaf tutmuştu. Teknik eserlerin korunmasına ilişkin verilen ilk imtiyazlar ise doğrudan teknik eserle ilişkili olmayıp, verildiği ülkede yeni bir endüstrinin kurulmasını teşvik etmek amacını taşıyordu. 1331 tarihinde III. Edward tarafından İngiltere’de verilen kumaş dokuma zanaatı ile ilgili imtiyaz tarihteki ilk teknik imtiyazdır.

Buluşların patentlene bilirliklerinin önünü açan ve tarihteki izdüşümlerine bakıldığında önce patent nedir? Sorusuna birkaç farklı tanımlama ile başlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Bu noktadan hareketle;

  1. Tarım dâhil sanayinin herhangi bir alanında yapılan buluşların belirli bir süre için buluşu yapana verilen tekel hakkıdır.
  2. Devletlerin bir buluş için buluşu yapana tanıdığı belirli bir süre için 3. Kişilerin buluş konusu ürünü üretme, satma ve ticari amaçla kullanımlarının sınırlamaya yarayan belgedir.
  3. Teknik bir problemin teknik çözümüne verilen ve tekel hakkı sağlayan belgedir.
  4. Son olarak “Tarım dâhil sanayinin herhangi bir alanında bulunan yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uygulanabilirlik kıstaslarını taşıyan buluşlar için verilen belgedir.

Bu tanımlamaları çoğaltmak mümkün ancak yukarıdaki tanımların ortak yönlerine bakıldığında bir buluşun patent verilerek korunabilmesi için teknik bir problemi çözmesi ve bunun yanı sıra yeni, sanayiye uygulanabilir ve buluş basamağı içermesi gerekmektedir. Ancak bu koşullar sağlandığında belirli bir süre için tekel hakkı verilmektedir.

İlk patentin nerede ve ne zaman verildiğine bakıldığında bazı anlaşmazlıklar olsa da ilk patente dair birkaç görüş ve bakış açısı şu şekildedir.

İlk patentin Venedik’te mi, Floransa’da mı yoksa İngiltere’de mi verildiği konusunda kesin bir görüş birliği bulunmamakla birlikte;

Kimine göre, Floransa Cumhuriyeti’nde 1421 yılında ünlü mimar ve mucit Filippo Brunelleschi’ye, ünlü mimari eseri “Duomo of Florence’e Carraran” mermeri taşımak için tasarladığı gemisi için verilen belge ilk gerçek patenttir. Kimine göre ise Kral 6. Henry tarafından 1449 yılında John Utyman’a Venediklilerin kullandığı ama İngiltere’de daha önce bilinmeyen bir cam yapım süreci için 20 yıllık koruma sağlayan belgedir.

Kısacası ilk patenti belli bir ülkeye mal etmek olanaklı değildir. Fakat herkesin üzerinde görüş birliğine vardığı ilk patent yasası, Venedik Cumhuriyeti’nin 19 Mart 1474’te kabul ettiği patent yasasıdır.

Patentin sistematikleşmesinde ve yasalaşmasında ise Sanayi Devrimi’ni ilk gerçekleştiren ülke olması nedeniyle İngiltere’nin öncü bir rol üstlendiğini görebiliriz. Hatta kimilerine göre, yeni bir teknolojiyi İngiltere’ye getiren ya da geliştiren kişilere bu buluşunu belirli bir süre kullanma hakkı tanıyan ve 14. yüzyılda İngiltere’de verilen patent belgeleri (Letters Patent) ilk patentlerdir. Suistimallere karşı, 1623 yılında çıkarılan “Tekeller Yasası” ile buluşlara bazı sınırlamalar getirilmiş, buluşlardan kaynaklanan haklar 14 yıl süre ile sınırlandırılmıştır.

Günümüzde modern patent yasalarının temelini oluşturan Tekeller Yasası, çok uzun yıllar boyunca herhangi bir değişiklik görmeden yürürlükte kalmıştır.

1790 yılında ABD’de patent yasası yürürlüğe girer. Hemen ardından Fransa’da 1791 yılında patent kanunu yasalaşır. 

Teknolojik gelişmeler baş döndüren bir hız kazanırken, dünyanın diğer ülkelerinde birer birer patent yasaları çıkmaya başlar. 1815’te Rusya, 1864’te İtalya, 1877’de Almanya ve 1885’te Japonya’da, kendine özgü yanlarıyla patent yasaları yürürlüğe girer.

Dünyada tekel hakları ve patent yasaları birbiri ardına çıkarken Osmanlı İmparatorluğu ’da bundan uzak durmamış ve sınai mülkiyet hakları alanında ilk düzenleme yapan ülkelerden biri olmuştur.

Ülkemizde sınai mülkiyete ilişkin ilk düzenlemeler, başlangıcı 13 ve 14. Yüzyıllara dayanan “ahilik müessesesi” içinde yer almaktadır. Ahilik sistemi, batıdaki lonca sisteminden farklı olarak buluşa dayanmakta, böylece yenilikçilik teşvik edilmektedir. Ahilik sistemine göre esnaf birliği kurmak için yeni bir ürün geliştirmek ya da teknolojide bir yenilik ortaya koymak gerekmekteydi. Günümüzde patentlerde olduğu gibi geliştirilen yenilik için bir tekel hakkı verilmekteydi. Yeni tekniği geliştiren ve uygulayan esnaf birliğinin başına “Pir” denilmekteydi. “Pir’e” verilen fikri hak, sadece sınırlı bir bölgede geçerliydi ve yeni ustalar yetiştirmesi şartıyla verilirdi. Farklı bir bölgede o ürünü veya tekniği kullanmak ise mümkündü.

Ülkemizde sınaî mülkiyet alanındaki Avrupa ile benzer hukuki düzenlemeler, 1870’li yıllara kadar uzanmaktadır. 1871 tarihli “Eşya-i Ticariyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamname” ve 1879 tarihli “İhtira Beratı Kanunu” marka ve patent konularında ülkemizdeki yasal korumanın temelini teşkil etmektedir. Bu düzenlemeler ile Türkiye, sınaî mülkiyet haklarında koruma sağlayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında da sınaî mülkiyet haklarının korunmasına önem verilmiş ve “Sınaî Mülkiyetin Korunması için Uluslararası Bir Birlik Oluşturulması Hakkındaki Paris Sözleşmesi’ne 1925 yılında katılım sağlanmıştır.

1965 yılında 551 sayılı “Marka Kanunu”nun yürürlüğe girmesi ve 1976 yılında “Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) Kuruluş Anlaşması”na katılım, Türkiye’de sınaî mülkiyet hakları koruması alanındaki önemli adımlar arasında yer almıştır.

24 Haziran 1994 tarihinde, 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı, idari ve mali özerkliğe sahip Türk Patent Enstitüsü’nün (TPE) kurulması, sınaî mülkiyet hakları alanında bir dönüm noktası olmuştur. 544 Sayılı KHK’nın günümüz koşullarına uyumlu hale getirilmesi ve kanunlaştırılması amacıyla 19 Kasım 2003 tarihinde “5000 Sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. 22 Aralık 2016 tarih ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile Kurumun adı, “Türk Patent ve Marka Kurumu”, kısa adı ise “TÜRKPATENT” olarak değiştirilmiştir.

Türkiye’nin gümrük birliği hazırlık sürecinde, “Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kuruluş Anlaşması” ve eki “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşmasından” (TRIPS) ve Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi amacıyla, 1995 yılında TÜRKPATENT öncülüğünde patent, marka, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaretler alanlarında reform niteliğinde kanun hükmünde kararnameler yürürlüğe konmuştur. 22.04.2004 Tarihli ve 5147 Sayılı Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ile Sınai Mülkiyet Hakları alanındaki yasal mevzuat tamamlanmıştır.

Ancak, sınai mülkiyet hakkının temel haklardan sayılması ve Anayasamıza göre temel hakların Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenemeyeceği ilkesinden hareketle, cezalara ilişkin hükümler başta olmak Kanun Hükmünde Kararname maddelerinde sınai mülkiyet sistemini etkileyecek önemli iptaller yaşanmıştır. Yaşanan iptaller nedeniyle oluşan yasal boşluğu gidermek, daha etkin işleyen bir sınai mülkiyet sistemine geçmek, özellikle patent, faydalı model ve tasarımlarda niteliği artırmak amacıyla hazırlanan ve 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka, patent, tasarım ve coğrafi işaretler için ayrı ayrı düzenlenen Kanun Hükmünde Kararnameler tek çatı altında toplanmıştır.

1994’ten günümüze kadar geçen dönem içinde 13 uluslararası anlaşmaya taraf olunmuştur.

Yukarıda kısa tarihsel anlatımı ile dünyada ve Türkiye’de patentin tarihsel gelişimi kısaca anlatılmaya çalışılmıştır. Tarihsel kökleri itibariyle gerek ilk tekel haklarının verilmesi gerek ilk patent kanunlarının çıkarılması ve yasalaştırılması tarihleri dünya ile aynı zaman dilimlerinde olsa da bu yasaların ötesine baktığımızda teknik çalışmaların koruma altına alınması bilincinin ülkemizde tarihin gerisinde kaldığını da belirtmememiz gerekmektedir.

Patent bilincinin gelişmeyi ve sanayide yapılan zihni ve fikri yaratmaların artması ve korumalarının alınması dileğiyle.

Patent ve Marka Vekili

Özgür TÜTÜN

Kaynaklar

http://www.nezamanbulundu.com/2016/03/ilk-patent-ne-zaman-alindi-patentin.html

http://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/commonContent/History

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir