PATENTLERİN TİCARİLEŞTİRİLMESİ
Dünyada ve Türkiye’de Patentlerin Ticarileştirilmesi
Patent hakları insanın zihinsel yaratıcılığının ortaya çıkarmış olduğu teknik yeniliklerdir. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de patent, faydalı model, gibi gayri maddi haklar sınai mülkiyet kanunu ile koruma altına alınmıştır. Sınai mülkiyet hakları, sınai mülkiyetin sahibinin izni olmadan başkaları tarafından kullanılmasını (üretme, satma, lisanslama vb.) belirli bir süre için engelleyen hakları temsil eder. Örneğin Türkiye’de 6769 sayılı SMK’ ya göre bir buluş sahibi buluşuyla ilgili patent sahibi olursa başvuru tarihinden itibaren 20 yıllık bir koruma elde eder.
Patent hakkı, firmaların gayri maddi varlıkları arasında en önemlilerindendir. ABD’de yapılan araştırmalar, gayri maddi varlıkların S&P 500 firmalarının piyasa değerinin yaklaşık %80’ini temsil ettiğine işaret etmektedir. Benzer şekilde AB ülkelerinin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin büyük şirketlerinin piyasa değerinin yaklaşık %70’i sahip oldukları gayri maddi varlıklarının bir sonucu olmakla beraber her geçen gün bu oranlar artmaktadır.
Şekil 1.1’de görüldüğü üzere dünya genelinde 1980’de çok düşük olan patent başvurusu sayıları, 2017’de yılda yaklaşık 3.200.000 adet patent başvuru sayılarına çıkmıştır. Patent alma kriterlerini karşılayarak tescil edilen patent sayısı da aynı oranda artış göstermektedir.
Patent başvurularının artmasında artan rekabetin ve küreselleşmenin getirdiği sürekli yenilikçi olma ve büyüme gereksinimi önemli bir etkendir.
Şekil 1.1: Dünya Genelinde Patent Başvurusu Rakamları (1980-2017)
Kaynak: WIPO (https://www3.wipo.int/ipstats/index.htm).
Şekil 1.2: Dünya Genelinde PCT Başvurularında Lider Firmalar ve Ülkelerine Göre Başvuru Sayıları (2018)
Kaynak: WIPO (https://www3.wipo.int/ipstats/index.htm).
Ülkeler arasında patent başvurusu sayılarının farklılık göstermesi ülkelerin ileri teknoloji ürünü geliştirip ticarileştiren büyük şirketlere sahip olmasıyla ilişkilidir. Dünyada en çok patent başvurusu yapan 50 şirket sıralamasında Çin ve ABD şirketlerinin sayıca çok olduğu göze çarpmaktadır.
Buna ek olarak (Şekil 1.3). Üniversitelerdeki patent başvuru sayılarında da Çin’in öne geçtiğini göstermektedir. Ayrıca tablo üniversitelerin patent başvurularının teknolojik alan dağılımını da göstermektedir.
Şekil 1.3: Ülkelerin Patent Başvurusu Yapan Üniversite Sıralaması (2018)
Kaynak: WIPO (https://www3.wipo.int/ipstats/index.htm).
Dünya’daki patent sektöründeki tüm bu gelişmelere paralel olarak, Türkiye’de de patent ve faydalı model başvuruları ve tescillerinde artış gözlemlenmektedir. Her ne kadar 2004 yılına kadar daha çok inişli çıkışlı bir gelişim seyretmiş olsa da 2017 yılındaki başvurular ve tesciller önceki yıllara ait rakamları aşmıştır (Bkz. Şekil 1.4 ve 1.5). Türk Patent ve Marka Kurumuna (TÜRKPATENT) yapılan yatırımlar, yeni patent kanunu, Ar-Ge için sağlanan vergi teşvikleri, büyük şirketlerin bilinçlenmesi ve yenilik yaratma yetkinliklerinin gelişmesi, üniversitelerin ve küçük şirketlerin sınai mülkiyet haklarına verdikleri önemin artması ve direkt yabancı yatırımın ileri teknolojiyi de beraberinde getirmesine paralel olarak Türkiye’de patent sayıları yıllara göre artış göstermiştir. Ancak, dünyada yıllık patent başvuru sayılarının 3.200.000 civarında olması, yıllık 12.000 patent başvurusu ile Türkiye’nin daha kat etmesi gereken çok mesafe olduğunu da ayrıca göstermektedir.
Şekil 1.4: Türkiye’deki Toplam Patent Başvuru Rakamları (2004-2017)
Kaynak: TPE (http://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/statistics/).
Şekil 1.5: Türkiye’deki Toplam Faydalı Model Başvurusu (2004-2017)
Kaynak TPE (http://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/statistics/).
Buluşun korunması için yapılan patent başvuruları ve patent ofisleri tarafından yapılan patent tescillerinin sayısı fikri mülkiyet haklarının ne derecede ticarileştirildiği konusunda %100 doğru bilgi vermese de ticarileşme oranı hakkında tolere edilebilir bir hata oranı ile ticarileşme oranı hakkında bilgi sağlamaktadır.
2016 yılında 72 patent ofisinden elde edilen veriler doğrultusunda elde edilen oranlar aşağıdaki gibidir.
Patent verilen başvuruların %40-43’ünün başvuru tarihinden sonra en az 6 ila 10 yıl yürürlükte kaldığı,
Bu patentlerin yaklaşık %21’inin, 20 yıllık patent süresinin tamamını sürdürmesi istisnai haller dışında ticari olarak karlı ve kabul edilebilir değildir.
Yukarıdaki istatistikler patent kültürünün yaygın olarak yer edindiği ülkelerin içinde bulunduğu ofislerden alınan bilgileri içermektedir. Bu nedenle oranlar oldukça yüksek gelebilir. Ancak şu yadsınamaz bir gerçektir ki hiç kimse para kazanmadığı bir patentin sicilini ödemeyi 20 yıl boyunca sürdürmez.
Ülkemizde bu oranlar nedir? Rakamlar neye tekabül etmektedir bilmiyorum, erişilebilir kaynaklardan böyle bilgiye ulaşamadım. Bende bir dilekçe ile TÜRKPATENT’en bu bilgiyi talep ettim.
Türkiye’de teknoloji pazarlarındaki lisans ya da satış işlemleri çok sınırlı düzeydedir. Bu yatırımlarım yüksek katma değerli ürünlere dönüştüğü düşünüldüğünde, Türkiye’nin teknoloji ticarileştirme konusuna daha çok odaklanması gerekmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de çeşitli yeni vergisel teşvikler yürürlüğe konmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde kurumlar vergisi istisnası, gayri maddi haklar ve sınai mülkiyet haklarında vergisel teşvikler ve teknolojik ürün yatırım destek programlarıyla fikri mülkiyet haklarının ticarileştirilmesini destekleyecek önemli adımları son dönemlerde atmıştır.
Ticarileştirme Süreçleri
Fikri mülkiyetin veya haklarının ticarileştirilmesi, şirketin icat ve buluşlarından pazarda satılabilir çözümler geliştirip, bu çözümleri pazara sürerek kazanç elde etmek için yaptığı faaliyetleri kapsar. 2010 yılında ABD, Avrupa ve Asya şirketlerinin yöneticileri üzerinde yapılan ankete göre büyük şirket yöneticilerinin sadece %39’u şirketlerinin yeni ürün ve hizmet ticarileştirmesinde iyi olduğunu düşündüklerini belirtirken, %33’ü teknolojilerini ticarileştirmenin karşılaştıkları en büyük zorluk olduğunu, %43’ü ise hangi fikir ve buluşlara yatırım yapmayı tercih edeceklerini bilemediklerini ifade etmişlerdir.
Fikri mülkiyet ticarileştirme faaliyetlerini içeren süreci 3 ana aşamada düşünebiliriz:
1) Buluş yapılması aşaması,
2) Geliştirme ve üretim aşaması
3) Pazarlama, satış ve dağıtım aşaması.
Buluş yapılması aşamasında şirketler için teknolojik yeniliği hangi kaynaktan buldukları ve nasıl bir yenilik olduğu iki önemli konudur. Buluş kendi çalışanlarından, lisans yoluyla ya da kendi çalışanlarının dışarıdakilerle olan iş birliğinden doğmuş olabilir. Ayrıca, bu aşamada teknolojinin ne kadar yeni olduğunun anlaşılması da ticarileştirme stratejisini etkileyeceği için önemlidir. Artımsal yenilikler, radikal yeniliklere göre daha az belirsizliğe sahiptir. Aynı zamanda ticarileştirilme maliyetleri daha düşüktür. Buna karşın radikal yenilikler kadar büyüme fırsatları sunmayabilirler.
Geliştirme ve üretim aşamasında, ilk aşamayı geçen icatların teknik ve ticari risklerinin azaltılarak ticarileştirilmeye yaklaşmaları sağlanır. Bu aşamada teknolojinin fikri mülkiyet haklarıyla korunup korunmayacağı, pazarda rakiplere karşı nasıl avantaj sağlayacağı, teknik kalite açısından yeterli olup olmadığı netleştirilir. Ayrıca, geliştirme ve üretimde kaynaklarından ve yetkinliklerinden faydalanılabilecek ortaklarla anlaşmalar yapılabilir.
Pazarlama, satış ve dağıtım aşamasında da ne zaman, hangi kanallar kullanılarak, hangi gelir modelinde ve hangi fiyattan teknolojinin pazara sürüleceği kararlaştırılır.
Ticarileştirme salt yapılan yeniliğin ürüne dönüştürülerek piyasaya arzı süreçlerinden oluşmamaktadır. Özellikle artımsal yenilikler topluma sunulmadan toplum ihtiyaçları belirlenerek belirlenen bu ihtiyaçlar doğrultusunda yenilik yapılması ticarileşmenin önünü açan ve hızlandıran en önemli etkendir.
Kaynaklar:
TÜSİAD Ticarileşme raporları